baslikyeni.jpg
Kastamonu ekonomisi için büyük birleşme; BAKAP Eğitimlerimiz Devam Ediyor... Kırsal Kalkınma Platformu kuruldu... 1.Türk Tarım Vizyonu toplantısına katıldık...

Yıllardan bu tarafa süre gelen hayvancılık politikalarında yanlışlar üzülerek söylemek gerekir ki hala devam ediyor. Baba ocağında yaşamak için çaba harcayan, emeğini yok saydığı halde karşılığını göremeyen üreticinin, son açıklanan süt fiyatlarına Artık Bu Kadarı da Fazla demekten başka çaresi kalmamıştır.

Yem fiyatlarındaki ve diğer girdilerdeki fiyat artışının önlenememesinin çözümü, süt fiyatındaki reel fiyatı uygulatmama politikası asla olmamalıdır. Gıda Komitesi bu politikadan kesinlikle vazgeçmelidir.

Enflasyon artışının sorumlusunun tek başına üreticiymiş gibi bir algı yaratarak, üreticiyi tüketici ile karşı karşıya getirmenin de son derece yanlış ve haksız bir davranış olduğu ortadadır.

Süt desteklemesinin ödenebilmesi için sigorta zorunluluğunun uygulamaya konulması, üreticiye ciddi bir maliyet getirmiştir. Hem süt fiyatlarından hem de ödenen destekleme miktarından yakınan üreticiye ek bir maliyet yüklediği de gözden kaçırılmamalıdır.

Özellikle yem başta olmak üzere, girdi fiyatlarındaki artıştan üreticinin etkilenmeden üretimini sürdürebilmesini sağlamak, yüzümüzü üreticiye döndüğümüzde çok zor olmasa gerek.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                15.01.2024, Erol AKAR

Kastamonu üniversitesi Veteriner fakültemiz ilk mezunlarını verdi. 14.07.2023 tarihinde Merkez Kütüphanesi Sezai Karakoç Salonu'nda düzenlenen mezuniyet törenine Birlik Başkanımız Erol Akar katılım sağladı.

Köy Koop Kastamonu Birliği olarak yeni mezun veteriner hekimlerimize meslek hayatlarında başarılar diliyoruz.

 

Anayasanın 169, 170, 171. maddeleri ve yapılan yasal düzenlemeler ile ormanların, orman köylüsünün korunması ve kooperatif örgütlenmenin desteklenmesi öngörülmüştür.

Bu mevzuatlar doğrultusunda o günden bu güne yaklaşık üç bin civarında kooperatif kuruluşu gerçekleşmiş, orman idaresi ile yapılan müşterek çalışmalarla kooperatifler orman üretiminde önemli rol oynamıştır.

Kooperatiflerin üretimde idarenin işini kolaylaştırmasının yanında, farklı proje ve etkinliklerle ve Orköy tarafından hazırlanan kalkınma planları doğrultusunda orman köylüsü ve kooperatifleri desteklenmiş, sağlanan diğer kredi olanakları ile de yerel kalkınmaya ciddi anlamda katkı sağlanmıştır.

Kooperatiflere yasal çerçevede sağlanan bir hak olarak, kendi üretiminden verilmekte olan % 25 emval hakları, bazı bölgelerimizde ahşap sanayisinin oluşmasında ve gelişmesinde çok önemli rol oynamıştır.

Halen ülkemizdeki orman üretiminin yaklaşık % 60’ı da kooperatiflerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir.

Sapmalar

Yapılan bu anayasal ve yasal olumlu düzenlemelere rağmen, geldiğimiz noktada bu hedeflerde ciddi sapmalar olduğunu, yapılan uygulamaların sosyo ekonomik sorunlara neden olduğu ve sorunlarında giderek büyüdüğü görülmektedir.

Orman alanlarımız, hiç şüphesiz Ülkemizin hem yer altı hem de yer üstü değerleri ve akarsu kaynaklarının önemi bakımından çok değerlidir. Ancak ormanlarımıza sadece ekonomik bir değer olarak bakmak da son derece yanlıştır. 

Ormanlarımızın gençleştirilmesi, bakımı, yeni orman alanlarının kazandırılması için yapılan çalışmalar ve üretim önemlidir. Ancak tüm bu çalışmalar yapılırken orman alanlarındaki demografik yapı göz ardı edilmemelidir. Alanda yaşayan insanların genelde geçim kaynaklarının son derece sınırlı olduğu, göç vererek çarpık kentleşmeye ve istihdam sorununa neden olduğu, yerel kalkınmadaki öneminin pek dikkate alınmadığı görülmektedir.

Son yıllarda yasa yapıcıların ve uygulayıcıların ormanlara ve orman köylüsüne bakış açısının değiştiğini, özel sektörcü bir yaklaşım sergilendiği, üretimin ve üreticinin giderek itibarsızlaştırıldığını görüyoruz.

İşletmelerde karlılık ve bilanço değerleri ön plana çıkmış, ormanların korunması geliştirilmesi ve çevresel değerleri geri planlarda kalmıştır. Orköy, teşkilat içerisinde küçük bir birim haline getirilmiş, planlı kalkınmadan vazgeçilmiş,  zaman zaman uygulamaya konulan palyatif tedbirler de sorunların çözümüne anlamlı bir katkı sağlamamaktadır.

Vahidi Fiyat

Orman üretiminde yıllardan bu tarafa vahidi fiyat modeli uygulanmaktadır. Bu modelde üretim fiyatları Orman Genel Müdürlüğünce tek taraflı olarak belirlenmektedir. Belirlenen fiyatların Türkiye ekonomisindeki gerçeklerle örtüşmemesi nedeniyle mağduriyete neden olunmaktadır.

Fiyatlarla ilgili olarak, üretim yapan orman köylüsünün ciddi şikâyetleri vardır. Fiyatların zaten yetersiz olmasının yanında, fiyatın belirlenmesi ile ilgili olarak son günlerde yapılan yeni bazı düzenlemeler ile fiyat dengesi daha da çok bozulmuştur.

Bu konuda daha gerçekçi bir fiyat politikasının uygulanması kaçınılmazdır. Birim fiyatların özellikle düşük tutularak dikili satışın cazip hale getirilmeye çalışılması da doğru bir yaklaşım değildir.

Üretim birim fiyatları tespit edilirken, maliyet analizlerinin gerçekçi bir şekilde yapılması, akaryakıt ve diğer girdilere gelen zamların birim fiyatlara zamanında yansıtılması, bölgesel olarak alternatif gelir kaynakları dikkate alınarak, fiyatlandırma kriterlerinin ona göre düzenlenmesi ve üretimin sürdürülebilir hale getirilmesi kaçınılmaz olarak görülmektedir.

Dikili Satış Uygulamaları

Son yıllarda yasal alt yapısı hazırlanmaya çalışılarak uygulanmaya konulan dikili satış modeli, orman üretiminin özelleştirilmesi anlamını taşımaktadır. Maalesef bu uygulamada orman köylüsüne ve kooperatiflerine yer yoktur.

Çevresel değerlerimizin zarar görmesinin yanında, dikili satış yolu ile yapılan üretimin kontrolü ve denetimi yeterince yapılamadığından şaibeli üretimin söz konusu olabildiği, yasal olmayan birçok uygulamaya zemin hazırladığı herkes tarafından bilinmektedir.

 Üretim ve istihdam temelli kalkınmanın öneminin vurgulandığı günümüzde, ormanlarımızın yerel ekonomiye katkıları ve yarattığı istihdam unutulmamalıdır.

Mevcut uygulamada kooperatifler taşeronlaştırılmıştır. Kooperatiflerin nakit ve banka mektubu temininde zorluk yaşaması nedeniyle dikili satışlar tüccarlar tarafından, özellikle kooperatifler üzerinden alınmakta, böylece kooperatiflere sigorta ve vergi mevzuatı yönünden sağlanan imkânlar ve öncelikler, tüccar tarafından kullanılmaktadır. Bu uygulama çok yaygın bir hale gelmiştir. Kooperatifler için maalesef olumsuz bir tablo oluşmaktadır.

Son zamanlarda tonaj mevzuatının uygulanması adına baskılar söz konusudur. Üretim alanlarının ciddi alt yapı sorunları varken üretime açılması yanlış bir uygulamadır. Alt yapı sorunlarının giderilmesi için yeterli kaynağın ayrılmadığı da görülmektedir.

Dikili satışın giderek artması ile orman yollarına TIR dâhil yüksek tonajlı araçların daha fazla girmeye başlamış olması, alt yapının giderek daha fazla bozulmasına neden olmaktadır.

İhaleli Satış ve Yerel Ekonomide Yarattığı Sorunlar

Orman kanununun 30. Maddesinde ihaleli satış esas alınmış,  yapılan değişiklikle 5 yıllık süreleri geçmemek üzere yıllara sâri olarak satış yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

Uygulamaya konulacak olan yıllara sâri ihaleli satış modeli, orman köylüsünün mağduriyetinin yanında yerel ekonomilerinde ciddi zarar görmesine neden olacaktır. Yerel kalkınma dinamiklerinin en önemlilerinden birisi olan kooperatiflerin zafiyete uğraması, sorunların çözümünü de giderek zorlaştıracaktır.

Bir örnek ile açıklamak gerekirse, Kastamonu ekonomisine orman üretim işçiliğinden dolayı her yıl yaklaşık dört yüz milyon TL girmektedir. Yapılacak olan ihaleli satış ile bu bedel bir veya birkaç firmaya verilecek, dolayısıyla yerel ekonomiye intikal etmeyecektir. Bu uygulama her anlamda bölgesel olarak büyük hasara neden olacak, öğleki bazı ilçelerde ekonomi duracaktır.

Verilen göç nedeniyle orman üretimi yapan kooperatiflerde iş gücü sorunu oluştuğu bir gerçektir. Ancak değişik destekleme argümanları kullanılarak bölge şefliği veya havza bazında kooperatiflerin birleşmesi veya kurulmasının geçmişte olduğu gibi teşvik edilmesi halinde işgücü, finans, mekanizasyon, hatta sınır sorunlarının ortadan kaldırılması da mümkün olacaktır.

                                                                                                         

ZİNCİRİN İLK HALKASI

 

Özellikle 1980 li yıllardan sonra Ülkemiz ekonomik alanda önemli değişimler yaşamıştır.  Uygulanan ekonomik modelin rekabete dayalı olması, ancak rekabeti sağlayacak ve ulusal sermaye tarafından oluşturulmuş güçlü kuruluşların yeterince var olmaması, özellikle tarımsal sanayide sanki talana benzeyen ve acımasızca yapılan özelleştirmeler, diğer taraftan gümrük birliği ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar, ekonomideki dengeleri özelliklede dar gelirli kesimlerin ve üretim yapan sektörlerin aleyhine  bozmuştur.

 

Uluslararası sermaye, bir taraftan ağırlıklı olarak gıda maddelerinde dahi ithalata dayalı bir ekonomik yapının oluşmasına zemin hazırlarken, diğer taraftan tüketim toplumu oluşturmak için de gerekli tüm argümanları kullanmıştır. Uygulanan ekonomik model yaklaşımı, uygulanmak istenen modeli alabildiğince destekleyen alt yapının oluşmasını da teşvik etmiştir.

 

Örgütsel Yapılanma Sorunu

 

Ekonomiyi üretimden tüketime bir zincir olarak değerlendirirsek, özellikle tarımsal alanda zincirin ilk halkasını oluşturan çiftçinin ne kadar dağınık, parçalı ve rekabetten yoksun bir durumda olduğunu çok net olarak görmekteyiz.

 

Konuya, kooperatifçilik açısından baktığımızda tablo daha da karanlık ve vahimdir. AVM lere ve butik marketlere üreticinin tek başına ürün verme şansı olmadığı gibi kooperatiflerimizin mevcut parçalı ve güçsüz yapılarıyla bu zincirde yer bulmaları da çok zor görülmektedir.

.

Zincirin ilk halkasında sorunlar giderek ağırlaşmaktadır. Kooperatifler kurumsal yapılarını oluşturamamış, üretim alanında ekonominin kurallarına uygun bir yapılanma sağlanamamıştır. Bunun sorumlusu hiçbir zaman kooperatifler olmamıştır. Sorumlusu zincirin ilk ve son halkasına bakış açısı ile ilgilidir. Çözüm çok zor değildir. Sadece nemalanan kesimlerin direncini kırmak biraz zaman alacaktır.

 

Sadece kooperatifler değil, pazarda yer almak isteyen diğer örgüt yapıları da bu oluşumu sağlayamamış, özel sektör karşısında rekabet gücü elde edememiş, hatta birbirleri ile rekabet eden yapılara dönüşmüştür.

 

Zincirin ilk halkasındaki mevcut tabloya, üretim maliyetini etkileyen faktörlerin yanında, ekonominin kurallarına göre işlediği bir yapılanma bir organizasyon sorunu olarak bakılması gerektiğini göz ardı edemeyiz.

 

Orada ekonominin gerçeklerini dikkate alarak bir yapılanma gerçekleştiremezsek diğer bir ifade ile zincirin ilk halkasındaki sorun çözümlenmemişse, beş zincir marketin karşısına tarım kredi kooperatiflerini de veya başka zincirleride koysanız sorun çözümlenmeyecektir. Zincirin ilk halkasını yani esas üretim alanını organize etmek zorundasınız.

 

Tüketim Kooperatiflerinin Eksikliği Neleri Getirdi?

 

Tüketim kooperatifleri, özel sektörün rekabet edebilirliğinin önünde bir engel olarak görülmüştür. Kooperatiflere Kurumlar Vergisi yönünden sağlanan muafiyet kaldırılmış, dikey örgütlenmedeki bağ koparılmış, örgütsel yapılanmada zafiyet oluşmuş, tüketim kooperatifleri bir bir kapanmış veya işlevsiz hale gelmiş, zincirin son halkası da böylece darmadağın olmuştur. Bu gün yüksek perdeden sorun olduğu dillendirilen marketlerin temeli de aslında o gün atılmıştır.

Sayıları 500’ü aşan AVM ler ile butik alışveriş dükkânları, beldelere neredeyse köylere kadar yayılmış, uluslararası sermaye ekonominin ve sosyal yapının iliklerine kadar işlemiştir. Beş büyük zincir marketin ekonomideki pazar payları % 80 lere dayanmıştır. Maalesef oluşan bu tablonun Ülke ekonomisinde yarattığı olumsuzluğun yeni yeni farkına varılmaktadır.

 

Tüketim kooperatiflerini ve kadın kooperatiflerini kurarak yeniden toparlanmaya çalışan kooperatifçi dostlara kolaylıklar diliyorum. Çok önemli, göz ardı edilemeyecek bir çaba var. Ancak, sağlıklı ve güçlü bir yapılanma adına konunun tartışılmasının gerekli olduğuna inanıyorum.

Süt Pazarlamadaki Organizasyon Çok Önemli Bir Örnektir

Çözüm için yeterli irade konulabildiğinde çözümünün hiç de zor olmadığı görülecektir. Çünkü bu gün ülkemizde örnek olabilecek çok önemli bir sistem sorunsuz bir şekilde işlemektedir. Aslında zincirin ilk halkası  çok önemli bir şeyi başarmıştır. Her gün binlerce ton süt binlerce üreticiden kooperatifler aracılığı ile toplanarak sanayiye gönderilmektedir. Süt kontrol edilerek, soğutulmakta, muhafaza edilmekte ve denetimli bir şekilde pazara sevk edilmektedir. Bunun için kooperatifler ciddi bir alt yapı oluşturmuştur. Diğer ürünlerinde böyle bir yöntemle tüketiciye ulaşması çok da zor olmayacaktır. Bu örnek üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi gereken çok önemli bir örnektir.

Sonuç

Özellikle zincirin ilk halkasındaki sorunlar acil çözüm bekliyor. 

 

Üretim önemli, Ülkemizde 82 milyon Türk vatandaşı yaşıyor. Yılda 40 milyona yakın turist Ülkemizi ziyaret ediyor. Halen 4 milyon civarında mülteci Ülkemizde artık yerleşik vaziyette.

         Üstelik ihracatta önemli hedefler konulmuş durumda. Zira tarımsal ürünler ihracatın önemli kalemlerinden. Maalesef o alanda da arzulanan mesafenin alındığı söylenemez. Hala, fındık üzüm gibi bir kaç önemli tarımsal ürünün ötesine geçemedik.

İhracatı gerçekleşen ürünlerin önemli bir kısmını son ürün olarak ihraç edemediğimiz için yabancı tarımsal sanayinin hammadde tedarikçisi durumunda kaldık. Bizim yetiştirip kısıtlı da olsa ihraç ettiğimiz bazı ürünlerin borsalarının dışarıda kuruluyor olması ise ayrı bir hikâye.

        Tarımsal ürünlerde ciddi anlamda ithalatçı ülke konumuna düştük. Kendi üreticimizi desteklemek varken yabancı ülke üreticilerini destekler duruma geldik.

      Enflasyon yüksekliğinin nedeni olarak tarımsal ürün fiyatları görüldü. O ürünün maliyetini etkileyen unsurlar, girdi fiyatlarındaki artışlar, üretimden tüketime olan zincirin en önemli halkası olan üreticinin örgütlülüğündeki kaotik tablo hiç görülmeden, çiftçi enflasyonun suçlusu ilan edildi.

Miras hukukunda düzenleme yapılmasında çok geç kalındı. Hala mevcut mevzuatın sorunları tümüyle çözdüğünü söylemek pek mümkün değil. Arazi toplulaştırılmasındaki başarımız tartışılır. Toplulaştırmadaki kriterler, salt arazinin büyüklüğü değil, oradan elde edilecek gelirin dikkate alınmasının daha da önemli olduğu ortada.

        Ülkenin demografik yapısı değişti. Yıllardan bu tarafa verilen plansız göç, üretimde zafiyetlerin oluşmasının ötesinde, ekili alanda ciddi daralmalara, dolayısıyla üretimde ciddi azalmalara neden oldu. Bir ülke büyüklüğünde arazi tarım dışında kaldı.  Belki de 15 veya 20 yıl sonra köylerde üretim yapacak nüfus kalmayacak. Küçük aile işletmelerinin yok olmasının acı sonuçları kaçınılmaz hale gelecek.

            Üretici İtibarsızlaştırıldı

      1980’li yıllardan itibaren Ülkede serbest piyasa ekonomisinin uygulanmaya başlanması, liberal ekonomi, yabancı sermayeye sağlanan kolaylıklar, tarımsal sanayinin özelleştirilme süreci, kalkınmanın dışarıdan gelen küresel sermayenin kullanılarak sağlanılmaya çalışılması.

Gümrük birliği antlaşmasının olumsuz sonuçları, yerel kalkınma dinamiklerinin harekete geçirilememesi, üretimden ziyade parasal politikalarının ön plana çıkması,  giderek üretimden kopuşun ve tarımdan uzaklaşmanın önemli etkenleri olarak sayılabilir.

Ancak, bu gün ki gelinen olumsuz tablonun en önemli nedeni, çiftçinin, üreticinin itibarsızlaştırılmasıdır. Gençliğin köyden kaçışının arka planında, şehirde yaşamın itibar sağladığının düşünülmesi, çözümlenmesi gereken sorunun, ekonomik olduğu kadar sosyolojik bir olgu olarak da karşımızda durmasıdır.

            Örnek Alınması Gereken Bir Destekleme Uygulaması

Tarımın her ülkede önemli ölçüde desteklendiği bilinmektedir. Ülkemizde uygulanan destekleme politikaları arzulanan sonucu vermemiş, tarımsal ekonominin gelişmesine katkı sağlamamıştır. Zaten tarıma anlamlı ve yeterli destek ise hiçbir dönemde verilmemiştir.

Tarımın gelişmesindeki tarihsel sürece bakıldığında, tarımın gelişmesi ve üreticinin korunması adına çok önemli bazı adımlar atıldığı görülmektedir. Osmanlıdan cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uygulanan aşar vergisinin kaldırılması böyle bir adım olarak değerlendirilmelidir. Zira aşar vergisi Türk köylü ve çiftçisine uzun yıllar büyük yük getirmiş, diğer taraftan Devlet gelirlerinin önemli bir kısmını teşkil etmeye de devam etmiştir.

1924 yılında 153 milyon lira olan devlet gelirlerinin 27,5 milyon lirası özellikle tarımdan alınan aşar vergisinden elde edilmekte idi. Harbin yaralarını sarmakta, ordu masraflarını karşılamakta dahi zorlanan Cumhuriyet Hükümeti çok önemli bir karar alarak, 1925 yılında çıkardığı bir kanunla, aşar vergisini kaldırmıştır.

Görüldüğü üzere cumhuriyetin ilk yıllarında üreticinin refahı ve üretimin sürdürülebilirliği adına devlet, o dönemde dahi gelirinin 1/5 inden vazgeçilebilmiştir. Bu hareket köylünün ekonomik durumunda önemli bir iyileşme sağlamış, Milletin Efendisi, üreterek, Ülkeyi kendi kendine yeten yedi ülkeden biri haline getirebilmiştir.

2018 yılında ise,  vergi gelirlerinin toplamı 621,3 milyar TL. dir. Aynı yılda tarıma verilen destek tutarı ise sadece 14,5 Milyar TL. Olarak gerçekleşmiştir.

Bu tablonun önemi şuradadır. Tarımın neden bu günkü olumsuz duruma geldiğinin kanıtı olmasının yanında, çözümün ne olduğunu da açık seçik ortaya koymasıdır.

28.05.2019

Alt Kategoriler

Biyogaz Uygulamasının Tanıtım Projesi (Proje No: Tur–05–12)

 Küre Dağlarında yerel düzeyde kullanıma uygun ve yerel enerji ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olacak biyogaz uygulamasının tanıtımını içeren gösterim projesidir. Birliğimizce, biyogazın doğru tanınması ve teşvik edilmesi amaçlı olarak, biyogaz ünitesi kurma çalışması yapılmıştır.

UNDP/ GEF/ SGP tarafından proje kabul edilmiş olup, 2007 yılında projenin ilk bölümü Şenpazar-Aşıklı köyünde gerçekleştirilmiştir. Halen beş ineğin atıkları ile işletilen ve üretilen biyogaz, ikievin mutfak ihtiyacını karşılamaktadır ...devamı

Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) İle Yapılan Ortak Çalışmalar

Birliğimiz ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV) arasında başlatılan müşterek çalışmalar 2005 yılından bu tarafa devam etmekte olup, bu proje kapsamında, kooperatifçilikte son derece gelişmiş bulunan Alman Kooperatifler Konfederasyonu DGRV’nin birikim ve deneyimlerinden yararlanılmaktadır.

DGRV ile yapılan ortak çalışmalar kapsamında;hayvancılık, sütte kalite, eko turizm ve orman işçiliği konuları ile birliğin ve birliğimize bağlı birim kooperatifl erin performanslarının güçlendirilmesi yönünde proje geliştirilmesi amaçlanmakta ve birliğimizce yapılan eğitimlere finansal destek sağlanmaktadır....devamı...

Şenpazar-Harmangeriş El Sanatları Projesi (Proje No: Tur–03-09)

Küre Dağları Milli Parkı’nın biyolojik çeşitliliğinin bir parçası olan şimşir ağaçlarını korumak ve yöre halkının kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla UNDP / GEF / SGP’nin desteğiyle el sanatları projesi yürütülmüş ve proje sonuçlandırılmıştır.

Bu proje ile bölgede geleneksel olarak yapılan kaşık oymacılığının yanında farklı ürünlerin de ortaya çıkartılması, şimşirin dışında farklı türlerin kullanılması,küçük çaplı bir atölyenin kurulması, bölgede oluşturulan ve ekonomik faaliyetleri yürütecek olan kooperatifin oluşturulması hedefl enmiş olup, proje önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir. ...devamı

Orman İşçilerinin Eğitimi Pilot Projesi (Proje No: Tr0305.02/Ldı/069)

Orman üretimi yapan kooperatif ortaklarının eğitimsiz olması ve dikkatsizlik gibi diğer nedenler hem can kaybına, hem de orman üretiminde ekonomik kayıplara sebep olmaktadır. Bu tür olumsuzlukların önüne geçilmesi ve mevcut olan potansiyelin eğitilmeleri gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Bu amaçla hazırlanmış AB finans kaynaklı ‘Orman işçilerinin eğitimi Pilot projesi’ ile orman işçiliği ile ilgili eğitimlerin yanında mevzuat boşluğunun giderilmesi ve orman işçilerinin sertifikasyonu amaçlanmıştır. Projenin sonuçlanmasından sonra da aynı kapsamda çalışmalar devam ettirilmektedir....devamı

Çiğ Sütte AB Normlarında Kalite Artışına Yönelik Eğitim ve Uygulama Projesi (Proje No:tr0305.02/Ldı/044)

 Uygulanan bu proje ile hem kaliteli çiğ sütün kontrollü üretimini sağlamak, hem de çiftçilerimize eğitimlerle yol gösterici olmak amaçlanmıştır. Hazırlanan bu projeler ile yaklaşık bin çiftçimizin (yarısı kadın olmak üzere) eğitimi sağlanmıştır.

Aynı proje kapsamında kurulan merkezi laboratuvarda; sütte yağ, kuru madde, asitlik, donma noktası, toplam bakteri, somatik hücre, antibiyotik vb. analizler yapılmaktadır......devamı

 

 

 

TARLA BİTKİLERİ
- Buğday ve arpada tohum yatağı hazırlanır ve ekime başlanır.
- Pamuk hasadı ve çırçırlama işlemine başlanır.
- Gübrelemek için toprak numuneleri alınır.
- Yer fıstığı hasadı tamamlanır.

- 2. ürün mısırda hasat hazırlıklarına başlanır.

 ...devamı...

  1. KASTAMONU HABER
  2. TARIM HABER
  3. HAVA DURUMU
  4. KASTAMONU GAZETE
Mynet Kastamonu Haberleri
KASTAMONUKASTAMONU

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Friday the 26th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates