baslikyeni.jpg

Birleşmiş Milletler 1992 yılında uluslararası kooperatifçilik günü kutlanmasını önermiş ve 1994 yılında, ICA’nın kuruluşunun 100. yılına karşılık gelen her temmuz ayının ilk cumartesi gününün, 1995 yılından itibaren Uluslararası Kooperatifçilik Günü olarak kutlanmasını kabul etmiştir.

Bu yılda, 7 Temmuz 2018’de tüm dünyada her düzeyde örgüt bu günü farklı etkinliklerle kutlayacaktır. Her yıl için farklı bir konu ve slogan sunulmaktadır. Bu yılın konusu; Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim, slogan da; Kooperatifler Yoluyla Sürdürülebilir Toplumlardır. 

Ancak; Ülkemizde uzun yıllardan bu tarafa 21 Aralık tarihi Dünya Kooperatifçilik günü olarak bilinmekte ve bu tarihlerde değişik etkinlikler yapılmaktadır. Tarihlerin önemi bir yana her vesile ile kooperatifçiliği gündemde tutmak ve kooperatifçilik konusunda kamuoyu oluşturmanın daha önemli olduğu ortadadır. Bu vesileyle 21 Aralık 2018 yaklaşırken bazı bilgilerimizin tazelenmesi anlamında kooperatiflerle ilgili bazı hususların altının çizilmesi umarım yararlı olacaktır.

 

Kooperatifçiliğin ortaya çıkış süreci

Kooperatifçilik hareketi, 19. Yüzyılın ilk yarısında tekelci ve spekülatif sisteme karşı, tüketicilerin ve özellikle küçük üreticilerin kendilerini korumaya yönelik bir tepkisi, bankacılık sisteminin yeterince gelişmediği, faiz oranlarının % 900’lere varan tefecilik sisteminin egemen olduğu bir dönemde çözüm olarak ortaya çıkmıştır.  O süreçte dar gelirliyi ekonomik baskılardan korumak için bir araya getirmekten başka çözümde görülmemektedir.

Ülkemizde Mithat Paşa’nın kurduğu memleket sandıklarının kuruluş nedenleri de aynı gerekçelere dayanır. Çünkü o dönemde çiftçi, yüzde binlere varan faiz sarmalı altında ezilmektedir. Dolayısıyla kooperatifçiliği Sorunları Müşterek Olanların Bir Araya Gelerek Ekonomik Baskı Unsurlarına Karşı Bir Direnç Ve Organizasyon Oluşturma Hareketi olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.

Daha sonraki süreç, serbest piyasa ekonomisine geçişin ve özelleştirmelerin başladığı, taban fiyat uygulamalarının gündemden kalktığı yıllardır. O dönemlerde üreticinin özel sektörle rekabet edebilecek yapılara henüz ulaşamamış olması bir yana, üreticiyi koruyacak argümanların kullanılmaması da üreticiyi ciddi anlamda mağdur etmiştir.

Diğer taraftan küreselleşme sürecinin başlaması ile uluslararası kuruluşlar, dünya ülkelerinin ekonomisini kontrol etmekte ve yönlendirme konusunda  etkin olmaya devam etmektedir.

“Türkiye küreselleşme sürecine, Osmanlı döneminde “Kapitülasyonların” verilmesi ile Cumhuriyet Döneminde ise Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Bankası Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) gibi uluslararası kurumların yaptırımları ile uyum sağlamıştır.” (Serinikli ve İnan, 2011).

Ayrıca Ülke olarak uluslararası anlaşmalarla verilen taahhütler, tarımsal politikaların kendi önceliklerinin belirlenmesine de engel teşkil etmekte, uluslararası bu kuruluşlar, siyasi baskı unsuru olarak ta kullanılabilmektedir.

Ülkemiz kooperatifçiliğinden bahsederken Atatürk’ün bu alanda bizzat yaptığı çalışmalardan bahsetmemek mümkün değildir. Kooperatifçilik tarihinde Atatürk dönemi müstesna yerini aynen korumaktadır. Türk kooperatifçiliğinin teori ve uygulamasının uyumlu çalıştığı dönem, Atatürk dönemi olmuştur. Çünkü büyük Önder Atatürk kooperatifçiliğin hem teorisiyle hem siyasetiyle ve hem de uygulaması ile bizzat uğraşmış, başarılı olmuş ve böylece kuşkusuz Cumhuriyet Dönemi kooperatifçiliğinin kurucusu olmuştur.” (Mülayim, 2006).

 Daha Cumhuriyet kurulmadan önce Mustafa Kemal Paşa başta İzmir İktisat Kongresi olmak üzere İzmir Adana vb. gibi birçok yerdeki konuşmalarında, ekonomik faaliyetlerde ortaklaşa çalışmanın önemine dikkati çekmiştir. Ayrıca Kooperatifçiliğin önemini İktisat Kongresi kararları ile ekonomi dünyasının,  çıkarttığı kitaplarla eğitim dünyasının, hükümet kararnameleri ile hukuk ve uygulama insanlarının dikkatlerinin Kooperatifçilik konusu üzerinde yoğunlaşmasını sağlamaya çalışmıştır.” (Çıkın, 2003).

Köy Koop Dönemi

1950’li yıllardan itibaren durağan bir sürece giren kooperatifçilik hareketinin 1960’lı yıllardan itibaren yeniden önem kazandığı, o yıllardan itibaren önemli çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Bu süreçte, kooperatifçiliğin desteklenmesi anayasada yer almış, 1163 sayılı Kooperatifler Yasası 1969 yılında çıkartılmış, böylece kooperatifçilik adına çok önemli yasal bir zemin oluşturulmuştur. 

Köy Kalkınma Kooperatifleri 1163 sayılı Kooperatifler yasasının çıkması üzerine 1969 yılından itibaren Birlik düzeyinde örgütlenmeye başlamışlar, Bölgelerde kurulan Birlikler 1971 yılında Ankara'da Köy Kalkınma Ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliğini (Köy-Koop)’u kurmuşlardır.

Köy Koop Merkez Birliği 67 ilin 54’ünde örgütlenmiş, 2,5 milyon ortağa ulaşmıştır. 1978 yılında uluslararası Kooperatifler Birliğine (ICA) üye olmuştur. Bu dönemde birçok dış ülkeye İthalat ve ihracat bağlantıları yapıldığı görülmektedir.

Köy Koop Merkez Birliği, Kooperatifçilik hareketinin Finans ve kredi sorununun çözümlenebilmesi amacıyla Bağcılar Bankası’nın %98 hissesini satın alarak Kooperatif Bankacılığının ilk adımını atmıştır. Önemli bir hizmet kapasitesine ve önemli mal varlığına ulaşan köy-Koop Merkez Birliği’nin güçlenmesi bazı kesimleri rahatsız etmiş, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle Köy Koop Merkez Birliği yönetim kurulu üyeleri siyasi gerekçelerle tutuklanmış, yargılama sonucu hepsi aklanmış olmalarına rağmen 1984 yılında Merkez Birliği feshedilmiştir.

1995 yılından itibaren Köy-Koop merkez birliğinin yeniden kurulabilmesi için ciddi bir süreç yürütülmüş, Ancak, Tarım ve Orman Bakanlığınca 1999 yılında kuruluşuna izin verilmiştir. Köy-Koop Merkez Birliği'nin kuruluşuna izin verilmesine rağmen, bölgelerde yeni köy-Koop bölge birliklerinin kuruluşuna izin verilmemesi, mevcut Merkez Birliği'nin gelişmesinin önünde ciddi bir sorun olarak durmaktadır.

 1980 yılından itibaren 2000’li yıllara kadar kooperatiflerimiz kayıp yılları yaşamıştır. Özellikle kırsalda kurulmuş olan kooperatifler bölge ve Merkez birlikleri kapandığından, denetim eğitim ve koordinasyondan uzak, kurumsal bir kimlik oluşturamadan faaliyetlerini yürütmeye çalışmışlardır. Böylesine olumsuz bir tabloda kooperatiflerin bugüne kadar faaliyetlerini devam ettirebilmesi bile kooperatifçilik adına bir başarı olarak görülmelidir.

Kooperatiflerde İhtisas Birliklerinin Oluşturulması Süreci

1163 sayılı Kooperatifler Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapan 3476 Sayılı Kanun 1988’de yürürlüğe girdiğinde, Tarım ve Orman Bakanlığınca yeni bir düzenlemeye gidilmiş, Köy Kalkınma, ormancılık, hayvancılık ve çay kooperatiflerinin ana sözleşmeleri değiştirilerek Bakanlıkça hazırlanan tip ana sözleşme türü olan Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ana sözleşmesine intibak zorunluluğu getirilmiştir.

Köylerde çok amaçlı Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri kurdurulurken, İl düzeyinde  ve merkez birliği düzeyinde, konu bazında Tarım Kooperatifleri Birliği (TAR KOOP), Hayvancılık Kooperatifleri Birliği (HAY KOOP), Ormancılık Kooperatifleri Birliği (OR KOOP), Çay Ekicileri Kooperatifi (ÇAY KOOP)’ un merkez ve bölge birliği düzeyinde örgütlenmesine izin verilirken,  çok amaçlı olarak nitelendirilen (KÖY KOOP) merkez birliğinin sadece merkez birliği olarak kuruluşuna izin verilmiştir.

Bu uygulama tarımsal amaçlı kooperatiflerin ve birliklerin ayrışmasına dolayısıyla önemli bir güç kaybına uğramalarının temel nedeni olmuştur.

 

Üretici Örgütlerindeki genel durumun değerlendirilmesi

Tarımsal alanda faaliyet gösteren üretici örgütlerinin çokluğu ve çeşitliliği sorunun temel kaynağını oluşturmaktadır

-          1581 Sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu,

-          4572 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun,

-          5996 Sayılı Yetiştirici Birlikleri ile ilgili kanun,

-          5200 Sayılı Üretici Birlikleri Kanunu,

-          1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu,

Bunların dışında Sulama Birlikleri, (Özelleştirilmek üzere devletleştirilmiştir) dernek, vakıf, platform ve kümelenme adı altında farklı farklı örgüt benzeri yapılarda oluşturulabilmektedir.

Yukarıda belirtilen yasalara göre kurulan üretici örgütlerinin tanım ve amaçları irdelendiğinde, neredeyse tamamının amaç ve kuruluş gerekçelerinin birbiriyle örtüştüğü, bu nedenle görev karmaşası oluştuğu görülmektedir.

1990 lı yılların ortalarında yetiştirici birliklerinin kuruluş süreci başlamış,  bazı misyonlar yüklenerek ve devletçe özel olarak desteklenerek  ( ki hala bu destekler devam etmektedir) örgütlenme sürecine girmiştir.

2004 yılında üretici birlikleri kanunu ile ve yine özel destekleme argümanları da kullanılarak üretici birliklerinin kurulması sağlanmıştır.

Mevcut örgütlenme durumu üreticinin aynı amaca yönelik birden fazla örgüte ortak/üye olmak zorunluluğu getirmiştir. Diğer taraftan ticari faaliyet yapma yetkisi ve görevi olmayan örgütlere de iktisadi işletme kurdurularak ekonomik faaliyet yürütmesi sağlanabilmektedir.

Üretici örgütlenmesindeki genel yapılanmaya bakıldığında, üreticinin mağduriyeti net bir şekilde görülmektedir. Aslında bu örgüt yapısı, beklenilenin tam aksine, ihtisaslaşmaya değil karmaşaya, hatta kaotik bir tablonun oluşmasına neden olmuştur.

Kooperatiflerin ve diğer üretici örgütlerinin çalışma konularının ve faaliyet alanlarının birbiriyle örtüşmesine rağmen bu kadar ayrıştırılması, diğer taraftan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bazı örgütlere tarımsal desteklemelerde ve yetkilendirmelerde ayrıcalık tanıması, haksız bir rekabet ortamı yaratmış, örgütlerin yeterince gelişmesinin ve kurumsallaşmasının önünde engel oluşturmuştur.

Oluşturulan bu örgütsel yapılar, üreticinin özel sektörle rekabet gücünü ortadan kaldırmış, örgütlerin birbiriyle rekabet eder hale gelmesine neden olmuş, üstelik üretici tüm bu örgütlere kaynak sağlamak zorunda kalmıştır.

Gelişmiş ekonomilerde üretimden tüketime olan zincirin en önemli halkalarını örgütsel yapılar oluşturmaktadır. Ülkemizde ise üreticinin kaotik bir örgüt yapılanması içerisinde temsili ve sürece etkin bir şekilde katılımı da zaten mümkün olmamaktadır.

 Mevcut kaotik yapı düzelmeden ve yasal alt yapısı hazırlanmadan, hangi örgüt yapısını oluşturursanız oluşturun, işlerliği olan gerçekçi tarfsız denetim, eğitim ve koordinasyon mekanizmalarını oluşturarak kurumsal kimlik kazandıramazsanız o örgütün başarısını beklemek hayalcilik olur.

Ancak; her sorunun bir çözümünün de olduğunun unutulmaması gerekir.Sorunların objektif değerlendirilmesi durumunda sağlıklı çözümlerin de üretilebileceği kaçınılmazdır. Bir başka zamanda sorun ve çözümleride  değerlendirmek arzusu  ile yeni yılın tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyorum.

KAYNAKÇA

1-            Serinikli N., ve İnan  İ. H., (2011), Tarım ekonomisi dergisi, (17) (1): s.19-27

2-            Mülayim Z.G., (2006),  Kooperatifçi Atatürk ve Kooperatifçilik Kitabı., Yetkin Yayınları, 2006.

3-            Çıkın A., (2003), “Atatürk dönemi ekonomik politikalar ve kooperatifçilik”., YAR müdafaa-i hukuk dergisi., Kasım 2003.,  sayı 62., s. 25 32

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Friday the 19th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates