baslikyeni.jpg

Dünya ekonomisinde 1950 ve 1960lı yıllar önemli değişimlerin yaşandığı yıllardır.  Serbest piyasa ekonomisine geçiş o yıllarda başlamış,giderek küreselleşen bir ekonominin temelleri atılmaya başlanmış, gelişmiş ülkelerin ekonomideki hakimiyetlerini artırmaya yönelik uluslararası örgütler kurulmaya başlanmıştır.

Özelleştirmelerin daha etkin olarak yapılmaya başlandığı, kamunun giderek küçültülmesi ve özel sektörün güçlendirilmesini destekleyen politikaların oluşturulduğu ve uygulamaya konulduğu yıllar olarak değerlendirilmektedir.

O yıllarda bu değişimler yaşanırken, dar ve orta gelirli kesimler gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmeye başlamış, üretici ve tüketici pazarda oluşan fiyatı kabullenmek zorunda kalmış, Özel sektörün doğası gereği kar amaçlı yaklaşımı gelir dağılımını bozmuş ve sosyal sorunların artmasına neden olmuştur.

Bu yıllarda dar ve orta ölçekli üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak ulusal piyasa organizasyonları oluşturulma fikri önem kazanmış,ekonomik faaliyetleri yürütecek kooperatifler ön plana çıkmış, piyasayı regüle edecek müdahale alımları gerçekleştirilmiş, kooperatifler ise özel olarak desteklenmiştir.

Ö dönemde tarımsal sanayi özelleştirmelerinde kooperatifler tercih nedeni olmuş,sanayi devrimi de özellikle AB ülkelerinde işsizliğin giderilmesinde önemli bir etken olmuştur.

AB ülkelerinde ve gelişmiş ülkelerde kooperatifler gelişmelerini sürdürmeye devam etmişler, özellikle tarımsal sanayide kooperatifler etkin olmaya başlamış, sanayinin hammadde tedarikçisi olmaktan çıkmışlar, kendileri doğrudan üretime geçerek ürünlerini kendileri işleyerek doğrudan tüketiciye ulaşımı sağlayan kooperatif yapıları oluşturmuşlar ve bu gün uluslararası organizasyonları ve firmaları olan devasa kuruluşlar haline gelebilmişlerdir.

 

 

Merkezi Brüksel’de bulunan ve 30.000 kooperatifin üye olduğu Avrupa Birliği Tarım Kooperatifleri Birliği’nin (COGECA) yaklaşık 9 milyon çiftçi ortağı ile 600.000’den fazla çalışanı bulunmaktadır. 210 milyar Euro ciroya sahip olan COGECA’ya bağlı kooperatifler genel olarak tarımsal girdilerin temininde %50 den fazla, tarımsal ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasında ise %60’dan fazla pazar payına sahiptirler.*

Dünyanın en çok ciro yapan ilk üç kooperatif ülkesi ise 662 milyar dolar ile ABD, 363 milyar dolar ile Fransa, 358 milyar dolar ile Japonya olarak sıralanmıştır.**

Bu tablo dünyada kooperatifçiliğin ne kadar önemli bir noktada olduğunu göstermektedir.

Tüm dünyada bu gelişmeler sağlandığına göre ekonomik fayda sağlama ve yaratmanın insanoğlunun genleri ile bir alakası olmadığı,sadece yaklaşım meselesi olduğu kesindir.

Ülkemiz insanının, ekonomideki gelişimi ve girişimciliği de herhalde yadsınamaz. Yeter ki anlamsız önyargılardan kurtulup yasal ve yönetsel kısıtları kaldırarak toplumsal fayda yaratacak destekleme argümanlarını yeterince kullanabilelim.

1970 li yılların Ülkemizde de kooperatifçilik hareketinin ivme kazanmaya başladığı, kooperatifçilik adına olumlu bir kırılma noktasının yaşandığı yıllar olarak değerlendirilebilir.

O yıllarda özellikle yurt dışına işçi gönderilmesinde kooperatif ortağı olanlara öncelik tanınması ve bu yöntemle köylere sermaye dönüşümünün ve birikiminin sağlanması amaçlanmıştı.

Yine orman üretiminde orman kooperatiflerine öncelik verilmesi ve ek bazı hakların sağlanması orman köylüsünün örgütlenmesini sağlamıştır. Üretimden  % 25 enval verilmesi için tesisinin bulunması zorunluluğu köylerde ahşap sektörünün gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Sütünü kooperatif olarak pazarlayan kooperatiflere SEK tarafından prim ödemesi yapılmış, kurumlar vergisi muafiyeti getirilmiştir. Bunlara ilave olarak küçük çaplıda olsa tarımsal sanayinin gelişmesinde kooperatifler önemli rol oynamaya başlamıştır.

Bu süreçte kooperatifçilik hareketi önemli noktalara gelmiş, ithalat ve ihracat dâhilÜlke ekonomisinde önemli bir aktör olmaya başlamışken 1980 askeri hareketi ile bu gelişim maalesef duraklama noktasına sokulmuştur.

Kooperatifçiliğimizin konjektürel siyasi eğilimlerden etkilenmediğini söylemek çok doğru olmaz, Ancak o dönemi o günün şartları içerisinde değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Nitekim kooperatifçiliğimizin kayıp yılları bu tarihle başlamıştır. Ülkemiz bu anlamda kooperatifçiliğimizle de yüzleşmelidir.

1980 yıllarından 2000 li yılların başlarına kadar kooperatiflerin Bölge ve Merkez birlikleri oluşturulamamış, kooperatifler, köylerde her türlü eğitimden, denetimden ve koordinasyondan uzak kalmış ve bu güne kadar siyasetin ve bürokrasinin olumsuz bakış açısına rağmen varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

 Bu durum dahi kooperatifçiliğimizin çok önemli ve saygın kuruluşlar olduğunun kanıtıdır.

Saygılarımla. 30.12.2014

                                                                                                          Erol AKAR

 

 

*Tarım kredi Koop. Mer.Birliği

** Gümrük Tic. Bakanlığı verileri

 

 

 

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Friday the 26th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates