baslikyeni.jpg

 

 

Dünyada, özelliklede gelişmiş ülkelerde, kooperatifçiliğin giderek daha da gelişiyor olması,

Ekonominin etkin bir aktörü olarak, çok ciddi rakamlara ulaşan cirolarla ve yarattıkları istihdamla bulunduğu ülkelerin ekonomilerine önemli ölçüde katkı sağlaması,

Ülkemizde ise hala arzulanan noktada olmaması düşündürücüdür.

Ancak, bu güne kadar, nedenleri üzerinde durulmadan, kooperatiflere ön yargılı yaklaşılarak haksız yere eleştirilmiş, ancak bu eleştirilerin neredeyse tamamı sığ eleştiriler olmuştur. Eleştirenlerin çoğu da maalesef, istemezükçü bir tavrın ötesine geçememişlerdir.

Kimi zaman kooperatifçiliğin yabancılara ait bir ekonomik kültür olduğu, dolayısıyla millet olarak genlerimize uymadığı, kimi zaman ise ahilik, imece keşik gibi geleneksel yapımızdan ve kültürümüzden geldiği iddia edilmiştir.

Hangi anlayış olursa olsun, insanoğlunun varoluşundan bu yana bir dayanışma ve yardımlaşma anlayışı olduğu gerçeğinden de uzaklaşmak mümkün değildir.

Batıda kooperatiflerin tekelci ve spekülatör sisteme bir tepki olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Kooperatifçiliğin gelişimini de, üretici veya tüketicileri bir araya getiren, onları ekonomik ve sosyal alanda bağımsızlığa ve özgürlüğe götüren bir Sosyo-Ekonomik hareket olarak görmekteyiz. Kooperatifler bu işlevlerini 19. yy ikinci yarısından itibaren bütün batı ülkelerinde yerine getirdiler. (Güven 1997; 200)*

 Ülkemizdeki kooperatifçiliğin ortaya çıkmasının da hemen hemen aynı gerekçelere dayandığını görüyoruz.

  19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti'nde yabancı bankalar ülke topraklarında faaliyet göstermeye başlamıştı. O dönemlerde ülkede henüz yerli bir banka kurulmamıştı. Bu durumdan en çok zarar görenler çiftçilerdi. Çiftçilerin zarar görmesinin en önemli sebebi yüksek faiz oranıydı. Yabancı bankalardan ya da kişilerden alınan paralar geriye yüksek faizlerle ödeniyor bu durum çiftçiyi ekonomik olarak güç duruma düşürüyordu.

  Bu dönemde Niş kenti valisi olan Mithat Paşa, çiftçilerin devlet yardımına ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. İşte bu düşünceyle oluşturulan ve adına "Memleket Sandıkları" denilen organizasyon, millî bankacılığın ilk örneği olarak tarihe geçti.

  Memleket sandığı, bir nevi kooperatif gibi çalışıyordu. Bu sandıklar ülkenin her yanına yayıldı. Büyük ilgi gördü. Toplanan paralar sandıkta biriktiriliyor çiftçiye hasat zamanı geri vermek şartıyla veriliyordu. Bir nevi çiftçi dayanışması bu sandıklar sayesinde kurulmuştu.

Memleket sandıklarının öncülük ettiği Türk bankası kurma çalışmaları giderek hız kazanmış, bankacılık alanında daha ciddi adımlar atılarak Ziraat Bankası kurulmuştur. (Ziraat Bankasının Kuruluş Tarihi)

 Dün yaşanan sorunların bu gün için ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Sorunlar farklı boyutlarda da olsa devam etmekte, hatta uygulanan ekonomik model kooperatif örgütlenmeyi daha da zorunlu hale getirmektedir. Bu güne kadar üreticiyi yeterince koruyan argümanlarda henüz ortaya konulamamıştır.

Gelişmiş ülkelerde, kooperatiflere, enerji, sağlık, eğitim hizmetleri gibi yeni misyonlar yüklenmekte, yeni yeni iş alanları açılmaktadır. Ülkemizde ise artık kooperatifçiliğe sığ bir yaklaşımla değil, derinlikli düşünce ve objektif yaklaşımla yaklaşılması gereği vardır.

 Kooperatiflerin gelişmesini engelleyen temel etkenler üzerinde durulması zamanıdır. Sorunları olan, ancak kırsalda tek başına özel sektörle rekabet etmeye çalışan ve üreticinin tutamağı olan kooperatiflerin sorunlarının çözümlenmesi, artık özellikle tarım kesimindeki üreticilerimizin beklentisi olmaktan çıkarılmalıdır. 26.11.2016

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Thursday the 18th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates