baslikyeni.jpg

BİRAZ VİCDAN

Yıl 1997, Eylül ayının yirmisi.

O gün Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin kuruluş genel kurulu yapılacak. Ankara’da DSİ nin toplantı salonunu yüzlerce kişi doldurmuş. Çifte davullu zurnalı, tam bir bayram havası.

Ülkenin dört bir yanından akın akın gelen insanlar. Bir umuda yolculuk.  Belki de ezilmişliğin ötesine uzanış umuduna yolculuk. Verdiği emeğin değerini dahi bilmeden, anlamlandıramadan. Bir hayal kırıklığına uğrama korkusu olmadan. İnanarak, güvenerek.

Bir zamanlar bir okka tuz, bir şişe gazyağı, biraz şeker alabilmenin mücadelesini veren, bir şekerci dükkânında tahin reçel yediğinde mutlu olan, o eli öpülesi insanların çocukları bu salonu hınca hınç dolduranlar.

Ayağında çarık, dolak, bacağında defalarca yamalık konulmuş külotlu pantolon, kışın dondurucu soğuğunda merkebine bir yük odun sarıp saatlerce yürüyen,  getirdiği odunu kasabalıya satıp, okuyan çocuğuna kalem defter alan, köyden getirdiği kuru ekmeğini, katıksız, çeşme başında ıslatıp açlığını gidermeye çalışan o eli öpülesi insanların çocukları bunlar.

Kışın turşu, yazın mısır satmaya, insan yutan şehirlere giden, teneke gecekondularda köylüleriyle iç içe yaşam mücadelesi veren bu insanlar, siyasetin, yoksulluğun lafazanlığını yapan, gerçekte gözlerini para, makam, koltuk hırsı bürümüşleri bir türlü anlayamamış, eli öpülesi insanların çocukları, torunları bunlar.

Ankara’da DSİ nin devasa salonunda toplantı başladı, devam ediyor. Birden soğuk bir rüzgâr esti Ankara’da. DSİ toplantı salonu buz gibi. Dondu kaldı insanlar. Ne söyleyeceğini bilemedi.

Bartın- Ulus Zafer Köyü Tarımsal kalkınma kooperatifinden on kişi, Ankara’ya gelirken Mengen civarında elim bir trafik kazası sonucu yitip gidiyor. Haber acı.

Aradan on dokuz yıl geçiyor. Tam on dokuz yıl sonra Zafer köyünde bir tören düzenlemek ve bir anıt yapmak akla geliyor.

Zafer köyünde anıt açma töreni başlıyor.

Ekâbir ön koltuklarda, hamasi nutuklar, içtenlikten, duygudan yoksun. Kaldı ki gözleri buğulanmayan, dudakları titremeyen, gerektiğinde iki damla gözyaşı dökmeyen insanlar için duygudan bahsedilebilir mi?  Samimiyetleri ne kadar inandırıcı ki?

Arka tarafta boş sandalyelere rağmen, oturmadan olana bitene donuk, şaşkın bakan gözlerin, neler ifade ettiğini anlamak çok zor değildi.  Kimisi oğlu kızı,  kimisi torunu, yitip gidenlerin.

Bunlarda kim? 19 yıl sonra nereden çıktı bu adamlar? Şimdimi akıllarına geldi? dediklerini duymamak, hissetmemek, anlamamak mümkün değil. Aksine o zaman ferasetsizlikten bahsetmek daha doğru olmaz mı?

Bu tören aslında çok simgesel kalan bir törendi.  Bu güne kadar kim bilir kaç can tomruk altında kaldı? Kaç can ağaç altında yitip gitti? Onların anısını ifade eder mi? Zannetmiyorum.

O insanların lokmalarına lokma katamayan,  üstelik rızıklarına ortak olanlara, yetim hakkı yiyenlere, sanki bir görev ifa ediyormuş edasıyla ortalıkta salınmak yakıştı mı?

Çocuklarını umutsuz bırakmamak için, yoksul kalmamaları için, yollara düşen insanların omuzlarında bir yerlere ulaşmak varken, sırtlarına binerek ulaşmaya çalışmak neden?

 

Körler sağırlar birbirlerini ağırların ötesinde, tüm Türkiye’nin bu isimleri bilmesi ve unutmaması gerekir. Ekmek parası için ormanda yitip giden yüzlerce insanımızın anısına, en azından bu umut elçilerini hiç unutmamalıyız.

CAHİT AKSOY                                                                  

ALİ GÜNEY

RECEP BAYRAKTAR

SABAHATTİN ÖZSOY

OSMAN İNTEPE

MEVLÜT ÜNAL

RECEP ÜNAL

KAMİL ÖZSOY

DURMUŞ KORKUT

MEHMET GÜNER

Mekânları cennet olsun. Nur içinde yatsınlar.

 

19.04.2016

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

ORKOOPGIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞIOrman Ve Su İşleri Bakanlığı   

Friday the 19th. S.S. Kastamonu Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği © 2017 Durukan Tasarım - Free Joomla 3.5 Templates